Telefon
WhatsApp
ATEŞTE YÜRÜYENLER

   Halil Dilek

       Ateşte yürüme , sıcak köz veya taşlarla dolu bir yatakta çıplak ayakla yürüme eylemidir. Geçmişten gelen hikayelerde , herhangi bir önlem almaksızın yanan ateşte alevlerin arasından yürümek biçiminde de anlatılmıştır. Dünyanın pek çok yerinde farklı medeniyetlerde kendine yer bulan ateşte yürümenin bilinen en eski tarihsel referanslarından birisi , Demir Çağı Hindistan'ında milattan önce 1200'ler civarında yaygın olan uygulamalara dayanmaktadır. Kimi kültürlerde bir geçiş ayini , dini inanç güç ve cesaret testi , dürüstlük sınavı olarak da kullanılmıştır. Zarar görmeden ateş üzerinde yürümenin doğaüstü bir gücün yardımını  , güçlü bir inancı veya zihnin madde üzerindeki kontrolünü gerektirdiğine inanılır.  Günümüzde , orta İspanya’daki bir köy olan San Pedro Manrique’de hala düzenlenen San Juan Günü festivallerinde gece bir şenlik ateşi yakılır , ateş köz haline gelince köylüler yalınayak közlerin üzerinde yürürler. Bu festival de benzeri pek çok festival , kutlama,  ritüel vb gibi Hristiyanlık öncesi pagan kültürdeki muadilinin devamı niteliğindedir. 2011 yılında yapılan bilimsel bir çalışmada ateş üzerinde yürüme ritüelinin uygulayıcıları ile etraftaki izleyicilerinin kalp atışları arasında senkronizasyon olduğu görülmüştür.

       Kuzey Yunanistan ve Güney Bulgaristan’da  günümüzde de düzenlenen “Anastenarya” etkinliklerinde ateşte yürüme ve coşkulu danslar vardır. Her yıl 21 ağustosta başlayıp 23 ağustosta sona eren ritüel döngüsünde Aziz Konstantin ve Aziz Helen ön plandadır.  Festivale katılanlar Aziz Konstantin ve Aziz Helen ikonaları taşıyarak saatlerce dans edip kendilerinden geçtikleri için , çıplak ayakla yapılan ateş yürüyüşünden zarar görmeden çıktıklarına inanılır. Bu geleneği , Aziz Konstantin kilisesinde çıkan bir yangına bağlayanlar olduğu gibi ; Dionysos kült uygulamalarıyla temellendiren görüşler de mevcuttur. İnanışa göre Aziz Konstantin kilisesinde çıkan yangında , içerden gelen azizlerin yardım çığlıklarına koşan köylüler alevlerin arasından azizlerin yardımı sayesinde hiç zarar görmeden çıkabilmişlerdir.

 

       Faslı Ünlü Seyyah İbn-i Battuta(1304-1369) ,  seyahatnamesinde ateşte dans eden dervişleri anlatıyor: “Hint ülkesinde Haydariler adı verilen dervişlerden bir bölük , yanımıza gelerek bir gece misafir kaldılar.  Bu taifenin üyeleri boyunlarına demir bukağılar , kollarına demir halkalar geçirmişlerdi.  Reisleri simsiyah bir adamdı.  Biraz sonra yapacakları raks esnasında yakmak için benden odun istedi. Bu yörenin valisi olan ve Hammar adıyla tanınan Aziz’e rica ettim , odun toplansın diye. Neredeyse on yük odun gönderdi Aziz.  Dervişler yatsı namazından sonra ateş yaktılar.  Odunlar kor haline gelince sema etmeye başladılar; Kızıl alevin içine dalıp dans ettiler , yuvarlandılar.  Üstadları benden bir gömlek istedi. Kendisine uzattığım gayet ince gömleği giydi. Közlerin içinde yuvarlandı ve gömleğin yeniyle korlara vurdu , vurdu , vurdu. Sonunda ateşi söndürdü. Biraz sonra gömleği bana getirdi. Hiçbir noktasında yanık izi yoktu! Hayretler içinde kaldım.”

 

      Yine tarihteki ateşte yürüme hadiselerinden başka bir örnekle de  , Birinci Haçlı Seferindeki ilginç bir hadiseyi aktaran Steven Runciman’ ın “Haçlı Seferleri Tarihi” adlı dev eserinde karşılaşmaktayız .

    “ 10 haziran 1098’de fakirce giyimli bir köylü , Kont Raymond’ un çadırına gelerek onunla ve Le Puy piskoposu ile görüşmek istediğini söyledi. Adı Pierre Bartholomaeus idi. Guillaume-Pierre adında Provence’lı bir hacının uşağı olarak sefere katılmıştı. Aşağı tabakaya mensup  , okuma yazma bilen ama arkadaşları arasında pek sağlam ayakkabı addolunmayan , hayatın kaba zevkleriyle ilgili bulunmakla maruf birisiydi.”  Runciman’ın tafsilatıyla aktardığı olayın devamını kısaca özetlersek; Pierre Bartholomaeus  Antakya’nın fethedildiği ancak iç kalenin direndiği günlerden birinde tam da kentteki yer sarsıntılarından dolayı korku içindeyken ve sırtında yalnızca gömleği varken Aziz Andreas’ın (İsa’nın on iki havarisinden biri) çıkagelip kendisini anında Aziz Petrus Katedraline(şimdiki Saint Pierre Kilisesi)   mucizevi olarak götürdüğünü , orada İsa’nın böğrünü delen mızrağı kendisine gösterdiğini,  elini uzatıp almak isteyince vermeyip şehrin zaptından sonra on iki arkadaşıyla gelip aynı yerde mızrağı aramasını emrettiğini söylemiştir. 15 Haziran sabahı Pierre Bartholomaeus aralarında Kont Raymond’un da bulunduğu on iki kişi tarafından Aziz Petrus Katedraline götürüldü. Gün boyu kazılarda hiçbir şey bulunamayınca en sonunda Pierre , sadece bir gömlek giyinmiş halde çukura atlayıp büyük bir sevinçle bir demir parçasını ortaya çıkardı. Bu keşif hikayesi ordugahta büyük bir heyecanla kutlandı.

        Raymond  Antakya’dan ayrılıp Kudüs yolunda ilerlerken “Arka” şehri kuşatması günlerinde , Kutsal Mızrak’la ilgili başka kişilerin gördükleri  vizyonlar da olunca zaten Haçlı reislerinin aralarındaki çekişmenin de etkisiyle Bartholomaeus iyice göze batmaya başladı. Kutsal Mızrak başlarda ordunun maneviyatını yükseltmiş olsa da Pierre Bartholomaeus’un sürekli Azizlerden  ve İsa’dan emirler getiren görülerle gelmesi Raymond ve Güney Fransızları bile rahatsız eder olmuştu. Bir kısım kuzey Fransalılar şimdi açıkça,  Pierre’ in ilhamlarına inanmadıklarını ve Le Puy piskoposu müteveffa (vefat etmiş) Adhemar’ ın da hiçbir suretle kani olmadığı gerekçesiyle  , Kutsal Mızrak’ ın gerçekliğinden de şüphe ettiklerini söylemeye başladılar. Provence’ lılar Pierre’ in tarafını tuttular. Uzayan tartışmaların,  lehte ve aleyhteki delillerin ortasında iken bir kızgınlık anında Pierre Bartholomaeus , kendisini “ateşle sınama” suretiyle müdafaa etmesine müsaade istedi.  

    Ateş sınavı 8 nisanda yapıldı. Dar bir yolda iki odun yığını hazırlanıp  piskoposlar tarafından takdis edildikten sonra tutuşturuldu. Sadece bir gömlek giymiş olan Pierre Bartholomaeus mahut Mızrak'ı  elinde tuttuğu halde süratle alevlerin içinden geçmeye çalıştı. Alev yığınından korkunç yanıklarla sıyrılan Pierre , eğer Raymond Pilet kendisini tutmasa , korların içine düşecekti. On iki gün bu yanıkların acısına dayandıktan sonra nihayet öldü. Ateş sınavının sonucu , Mızrak'ın  , Pierre’ in hiç yanmadan alevler arasından geçtiğini fakat onun kutsal gömleğine dokunmak isteyen heyecanlı kalabalık tarafından , geriye ateşlerin içine itildiğini iddia eden Provence’lılar dışında  , hiç kimsenin yanında itibarı kalmadı. Kont Raymond ise Mızrak’ı büyük bir hürmetle kendi ibadet köşesinde muhafaza etti. (Steven Runciman , Haçlı Seferleri Tarihi)

      Eskiden beridir Hristiyan gelenekte ateş önemli bir unsur olmuştur. Cenneti çevreleyen geçilmez bir ateşin veya yanan kılıçlarla nöbet tutan meleklerin olduğu düşünülür. Lactantius , “Tanrı,  insanı Cennet’ten kovdu ve insan artık giremesin diye Cennet’in kapısına bir ateş koydu” demiştir. Aziz Thomas , dünyamızı Cennet’ten ayıran ateş yüzünden  çoğumuz için Cennet’in erişilmez olduğunu açıklamıştır. O ateş çemberinden geçen veya ateşin arındırdığı kişinin Cennet’e girebileceği söylenebilir. Bu Hristiyan mistik simgeciliği  örneğine benzer şekilde bazı şamanların “ateşe hükmetme” teknikleri de vardır. Esrime (kendinden geçme) gösterilerinde , kor yutma , kızgın demir tutma  , ateş üzerinde yürüme gibi işler sergiledikleri görülmüştür. Esrime ve ateşe hükmetme,  şamanlığın en asli unsurları arasındadır. Spritüalizmde tin ile beden arasındaki farklılık ateşe dayanabilmekte yatmaktadır. Şamanların ve bazı mistiklerin insan olmanın ötesine geçerek sadece ruha dönüşebildiklerine inanılır. Ruhlar gibi şamanlar da havada uçtukları sırada görünmez olurlar. Ruhlar gibi Cennete  yükselip Cehenneme inebilirler ve ateşten etkilenmeyebilirler. Ateşe hükmetmek  , insan olmaya aşkınlığın ifadesidir ve şaman bunu yaparken tinsel konuma geçerek seans boyunca bir tin olduğunu gösterir. Doğu ve batı gnostisizminde yer etmiş anasır-ı erbaa yani dört unsur (toprak , hava , su ve ateş) arasında zikredilen ateşin  ,  literal ve metaforik anlamlarının her ikisiyle de süslediği inanç sistemlerinden folklorik uygulamalara kadar her yere girdiği görülebilir. Ateşin damgasını vurmadığı yer yok gibidir. İmtihan , arınma  , güç belirtisi , yaşam ateşi ve yazgının sonu ceza! Velhasılıkelam , dansından  yürüyüşünden bahsederek bu klasik elementin , insan zihninin sonsuz simgeleştirme yeteneğiyle dönüştürüldüğü hallerden birine ufacık bir bakış atmış olduk.

Anasayfa Reklam Alanı 1 728x90

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

300 X 250 Reklam Alanı

Reklam

300 X 250 Reklam Alanı

Yazarlarımız

Denizlİ Nöbetçi Eczaneler

Anket

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150
Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

E-Bülten Aboneliği